14 Nisan 2010 Çarşamba

Diş Tedavisi ve Bozucu Alan Etkisi

Nöral Terapi uygulamasında tıp doktorları ve diş hekimleri birlikte çalışmalı. Ağız boşluğumuzda bulunan dişlerin hastalıklarımızda son derece önemli olduğu tespit edilmiştir. Dişlerin sinir kökleri vasıtasıyla beynimizden köken alan sinir sistemimizi ve bunların uyarmakta olduğu organları, beden bölümlerini doğrudan etkilemekte olduğu için Nöral Terapi diş hekimlerinin ilgilenmesi ve öğrenmesi gereken bir tedavi yöntemidir.En doğru olan davranış şekli diş hekimleriyle, tıp doktorlarının birlikte hastanın durumunu değerlendirmeleridir. Hastanın dişlerinde bulunan ve dolgu amaçlı kullanılan amalgamların tespiti ve çıkarılması hususunda her iki hekim ortak hareket etmelidir. Birçok kişinin hastalıklarından kurtulamamasının temel nedenlerinden biri de diş hekimlerinin dolgu yapmak amacıyla amalgam dolguyu tercih etmeleridir. Bu uygulamaya maruz kalmış insan, gizliden gizliye sürekli bozucu alan yapmakta ve sağlığını olumsuz etkilemekte olan ağır metal zehirlenmesiyle birlikte seyreden ciddi bir tehdit altında yaşar. Bozucu alan olarak sadece dişleri sorumlu tutmak mümkün değildir.
Bozucu Alanlar Hangileridir?
Geçirilmiş bütün ameliyatlardan sonra oluşmuş bulunan skar dokuları; yani ameliyat bölgesinde oluşmuş nedbeleşerek sertleşmiş ameliyat izleri; özellikle sezaryen ameliyatlarından sonra oluşmuş skar dokularının hepsi, yanıklar, sigaranın kendisi ve dumanı, aşı izleri, deriye kazman dövmeler, sıyrık veya çiziklerden sonra buralarda oluşmuş nedbe dokuları, tonsillektomi ameliyatları, kronik sinüzit, dişlerde bulunan amalgam dolgular, dişlerde meydana gelmiş eğilmeler, şekil bozulmaları, bazı organlar; örneğin hepatit enfeksiyonu geçirmiş bir karaciğer, enfekte olmuş bîr doku, kireçlenmeye maruz kalmış eklemler, gözde katarakt gelişmesi, boyun ve bel fıtığı, kronikleşmiş adale kasılmaları, iç kulakta meydana gelmiş ve dolaşımı bozan yaşlılık hastalıkları; keratit ya da uveit gibi, bedene sonradan takılan tüm protezler ve kalp pilleri, damar içine takılmış stentler, isteyerek veya yanlışlıkla yutulan ve beden içinde kalmış yabancı cisim, prostat hipertrofisi, karaciğer veya kalpte meydana gelmiş olan yağlanmalar, peruklar, saç ekmek için kafatasına yapılan operasyonlar, cilt gerdirme ameliyatlarında gizlenen yerlerde kalmış skar dokuları, cep telefonları, elektromanyetik kirlenmeler, psikolojik ve ruhsal travmalar, gıdalar vasıtasıyla aldığımız kimyasal kanserojen maddeler bozucu alan olarak sağlığı tehdit etmektedir.
Hücrenin içinde normal şartlarda potasyum, dışında ise sodyum iyonları bulunur. Bu iyonlar sürekli hareket halinde bulunarak hücrede meydana gelen tüm olayları kontrol eder. Hücre bir potasyum pili olarak işlevini yapar. İçinde mevcut bir enerji ve işleyiş mekanizması vardır. Bozucu alanlar ilk önce hücrenin çalışma performansını bozup görevlerini yapamaz hale getirir. Hücre bölünemez ya da hızlı bir şekilde kontrolsüz olarak farklı bir formasyonda büyüyerek çoğalmaya başlar. Kanserin başlaması ve hücrenin içinde bulunan DNA ve RNA’da olan değişimler, kromozom anomalileri bu dönemde gelişmeye başlar. Bu durum kısır bir döngü olarak sürekli ilerleyen ve hızlanan bir seyir gösterir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder