21 Nisan 2010 Çarşamba

Nevrozlar

Nevrozların doğrudan doğruya çevre ile ilgili ruhi hastalıklar olduğunu ifade etmiştik. Nörotik bir reaksiyona sebep olan dış tesirler hayatın her safhasında ortaya çıkabilmekte, şahsı sıkıntıya sokarak rahatsız edebilmektedir. Bunlardan en erken görüleni anne ile çocuk arasındaki münasebetlerin bozulmasıdır. Ölüm, boşanma, terk, annenin evin dışında çalışmak zorunda kalması bozuk münasebetlerin ilk akla gelenleridir. Biz buna "anneden ayrılma anksiyetesi" diyoruz. Hangi sebeple olursa olsun, anneden aylişmez. Sevmeyi ve yardımlaşmayı öğrenemez. Herşeyden ve herkesten korkar. Filozof Thomas Karlayı, 83 yaşında iken şunları yazmıştır: "Çocukluk hayatımın en eski ve beni en dehşete düşüren olayı annemi kaybetmemdir. Bu eksiklğin verdiği korkuyu bütün hayatım boyunca muhafaza ettim."

Her insan sevmek, sevilmek ve cemiyet içinde itibar edilir bir yer edinmek ister. Seven, sevilen ve ihtiyaçları yerine getirilen insan kendisine ve çevresine güvenir. Bu çevre içinde iyi bir yer edinmek için mizacına ve kabiliyetlerine uygun bir hedef seçer. Seçtiği hedefe ulaşmak için çalışır. Eğer hedefine (idealine) doğru giderken çevre tarafından önüne aşamayacağı engeller çıkarılırsa ümitsizliğe kapılır. Önce kendi kabiliyetlerinden şüphe etmeye başlar. Engelleri aşamadığından dolayı çevreden baskı ve tenkit gördüğü zaman da çevreye kızar.

Ancak çoğu zaman bu kızgınlığını belli etmemeye çalışır; halk tabiri ile içine atar. Kızgınlıkları biriktikçe iç çatışmaları ve huzursuzluklar şeklinde şahsı rahatsız etmeye başlar. Sevginin, şefkatin, yardımlaşmanın ve toleransın olmadığı veya çok az olduğu ailelerde yetişen çocuklar nevratik tipler olmaya daima mütemayildirler. Keza baskıya ve zoraki kültür değişmelerine maruz kalan dikta rejimlerinde aynı şey hassas mizaçlar için mevzubahistir. Zira her iki çevrede de çocuk ve fert "ne zaman, nerede, nasıl bir tehlike ile karşılaşacağım" korkusu ile yaşamaktadır.

Egzistansiyalistlerin ifadesiyle, sanayileşmiş medeni toplumlarda fert korkunç bir yalnızlık içindedir. İtibarda olan insan değil makinadır. Her şeye bir maddi değer biçilmekte, "para" bütün değerleri satın alan bir güç kabul edilmekte, mutluluk "milli gelir hasılası" ile ölçülmektedir. Akrabalık, arkadaşlık, komşuluk, hemşehrilik , vatandaşlık, din kardeşliği bağları gittikçe zayıflamış; insanları birbirine yakınlaştıran bağlar kopmuştur. Hürriyet ve serbestlik adı altında ahlak kuralları çiğnenmiş; bir başkasını rahatsız etmemek şartı ile her şey serbest edilmiştir. Nikahsız beraberlikler ve gayri meşru eğlenceler manevi duyguları öldürmüş, ailenin kutsallığı prensibini alt üst etmiştir.

Tıp alanında inkişaf eden bunca teknik imkanlara rağmen hastalıkların önü alınamamakta; hastaneler, psikiyatri klinikleri dolup taşmaktadır. Adı "medeni toplum"a çıkmış cemiyetlerde gasp, soygunculuk, hırsızlık, mala ve cana tecavüz, cinsel sapıklıklar, alkol ve uyuşturucu alışkanlığı, cinayet ve intiharlar devamlı artış kaydetmekte; alınan kanuni tedbirler yetersiz kalmaktadır. Sıcak aile ortamından, sevgiden, şefkatten mahrum yetişen çocuklar ve gençler bir araya gelerek "çeteler" kurmakta, kendilerini ihmal eden cemiyetten adeta intikam almaktadırlar.

Yukarıda özet olarak vermeye çalıştığımız "negatif çevre şartları" bir anlamda "nevroz"ları doğuran ve besleyen bir kaynak hükmündedirler. Eğer bir kimse, kaybedecek şeyi olmadığına inanacak, kadar çevreden ümidini kesmiş ise kendisini korkunç bir yalnızlık içinde hisseder. Çeşitli korkular, endişeler ve şüpheler geliştirir. Aşamadığı engellerden, çözemediği problemlerden ve nihayet düşman çevreden kurtulmanın yollarını arar. Kimi zaman hisleriyle, kimi zaman davranışları ile savunmaya geçer.

* Nevrozları kendi içinde şu ana başlıklar altında toplayabiliriz:
1-Anksiyete Bozuklukları.
2-Somatoform Bozukluklar.
3 Dissosiyatif Bozukluklar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder