15 Nisan 2010 Perşembe

" » TEK ÇOCUK OLMAZ MI?, » TEK ÇOCUK OLMAZ MI?"

Neden?Çünkü, tek çocuk problemli olur, bencil olur, paylaşmayı bilmez.Hadi geç bunları, Allah gecinden versin, sizden sonra yapayalnız mı kalsın çocuk?Tam zamanı yapın bir tane daha!
Off ya! Abarttın yani anneee!diyor, Efe zaman zaman bana ya, abarttınız yani sizde.Niye bilmesin tek çocuk paylaşmayı,niye bencil olsun? Günümüzde çocuklar 2-3 yaşından itibaren okul öncesi eğitim kurumlarına devam ediyor, yaşıtları ile oynamayı paylaşmayı öğreniyor bal gibi.İlerde anne babası öldükten sonra yapayalnız mı kalacak?Niye ki?Sosyal yönü gelişmiş, özel hayatında ve arkadaşları ile ilişkilerinde başarılı bir insan kardeşi olmasa bile yalnız kalmayacaktır hayatta. Hem anne babanın ilgisi, çocuğuna sağlayacağı olanaklar ikiye, üçe bölünüyor her çocukla, diye düşünüyorum. Ama…
Ben 5 çocuklu bir ailenin çocuğuyum.Şimde hepimiz evli barklı çoluk çocuğa karışmış insanlarız.Geriye dönüp baktığımda, büyürken ne anne babamın ilgisinin, ne sunulan maddi imkanların bölünmesinden şikayetçiydim.Çok kardeş olmak avantaj gibiydi, biz sıkılma nedir bilmedik mesela.Evde anneme yardım edecek, küçük kardeşlerle ilgilenecek ablalarım vardı.Onların küçük gelen kıyafetlerini giymek, okul kitaplarını kullanmak hiç garip gelmezdi bana.Özellikle okulların açıldığı günler geliyor aklıma, aynı anda en az dördümüz okula gittiğimiz için, yeni alınan defterler, kitaplar, kırtasiye malzemeleri salonun ortasına yığılır, başlardık seçtiğimiz süslü püslü defter- kitap kaplarıyla kaplamaya.Saatler alırdı hepimizin defter-kitaplarının kaplanması. Kimimiz, kağıdı keser, kimi bandı, kimi defteri tutar kimi yapıştırır, imece usulü hepimizin ki kaplanırdı.
Akşam yemekleri mutlaka birarada yenilirdi.Vay ben tokum, yok ben bu yemeği sevmiyorum…sıkıysa otuma sofraya. Herkes oturacak, herkes pişen yemeği yiyecek.Kural bu.Zeynocum-ki kendisi en büyüğümüzdür- hafta da birgün balık kızartırdı-ki genel de istavrit.Zavallıcık 2 kilo balığı temizler kızartır, yanına da bol havuç salatası,üzerini de zeytinle süslerdi.Evde ki işlerin çoğunu yapmak ona düşerdi, hem en büyük olduğu hem de okuldan erken ayrıldığı için.Evde bizden başka bir iki de kuzenim olurdu. Sivas’ta yaşayan amcamın çocukları İstanbul da çalıştıkları için bizde kalırlardı.Evde bulaşık makinesi de yok… Öyle olunca onca kişinin bulaşığını yıkamak, sırayla iki ablamın göreviydi.Bir gün biri ertesi gün diğeri yıkayacak bulaşıkları yıkayacak olmasına da…Sakine ablam genelde nöbetten kaytarırdı, geç saate kadar tamam yıkayacağım, yıkarım diye diye oyalanır, sonra da geç oldu, sabah kalkamayacağım diye yatardı. Onun yerine annem yıkardı bulaşıkları ama, Zeynocum kıyametleri koparırdı. Onlar evlendikten sonra nöbetler Evren’le bana geçtiğinde kaytaran hep Evren oldu.Bizim çocukluğumuzda iki kavga sebebimiz vardı.Yaşanan kavgaların biri bu bulaşık yıkama sırasından çıkardı, diğeride kıyafet yüzünden .Sakine ablam Zeyno nunkileri Evren de benim kıyafetlerimi giydiğinden bu iki grup arasında kavga eksik olmazdı-ki özellikle benimle Evren arasındakiler zaman zaman saç saça başa başa denilen cinsten olurdu.Gerçi bu kavgalarımız öyle pek te çocukluk zamanımıza denk düşmez. Ben avukat Evren muhasebeci olmuşken de çok yaptık bu kavgalardan. Sabah kalkıp hazırlanırdım, evden çıkmak üzereyim, o da ne?Kıyafetimin altına giymeyi düşündüğüm ayakkabımın yerinde yeller esiyor. Yada pantolonumun üzerine en uygun gömleğim yok!Hemen telefona sarılıp Evren ‘i arardım, ben telefonun bu ucunda tehdit ve hakaretler savururken, o -tamam abla, anladım abla, hı hı, görüşürüz, hadi hoşçakal deyip, kapatıverirdi telefonu. Bu durum hafta da en az iki kere yaşanırdı. Evren ‘in benim düğünümde anı defterine yazdığı yazı aynen şöyle:-Ablacım kıyafetlerini kurtardığını sanıyorsan yanılıyorsun…Gerçekten de evlendikten sonra ben altı ayın içinde 4-5 kilo alınca hiçbir kıyafetimin içine sığmaz oldum ve ben ne yaptım?Bütün kıyafetlerimi bir valize doldurup Evren ‘e gönderdim. O da telefon açıp bana, Kızım madem bunları bana verecektin, zamanında bıraksaydında rahat rahat giyeydim ya! dedi.
Bayramlarda önce iki ablam ,ben ve kızkardeşim önden gidip yakınlarda oturan aile büyüklerinin elini öperdik, biz geldikten sonra da annemle babam en küçüğümüz erkek kardeşimi de alarak yanlarına, aile büyükleriyle bayramlaşmaya giderlerdi.Annem bayram için kıyafet alırken kızkardeşim Evren le benimkini aynı, ablamlarınkini de aynı alırdı.Evrenle benim, Zeynep ablamlada Sakine ablamın yaşları yakın olduğundan iki çift ikiz kardeş gibi olurduk.Babamın erkek çocuk takıntısı yüzünden en küçüğümüz Erol dünyaya gelinceye kadar peş peşe dört kız sahibi olmuş olan annemle babam, Erol’a pozitif ayrımcılık uygulamadılar hiç.Ama dört ablası olan Erol’ un keyfi de pek yerindeydi doğrusu. Gerçi Evrenle aralarında çok az yaş farkı olduğundan Evren in ablalık şefkatinden(!) pek yararlanamadı Erol ama….
Şimdi 5 kardeş ancak senede bir kere bir araya gelebiliyoruz. Üçü Antalya ‘da, bir ablam İstanbul da, ben Ankara’da. Ben Antalya ya gittiğimde Zeyno olmuyor, o gittiğinde ben olmuyorum. Bu yaz Evren ‘in düğünü münasebeti ile iki yıldır ilk kez 5 kardeş bir aradaydık.Çok keyifli oluyor bir araya gelmek, çoluk çocuk cümbür cemaat. Kimbilir bir daha ne zaman?Benim nikahımdan sonra fotoğraf çekimlerinde fotoğrafçı-Damat Beyin kardeşleri gelsin deyince, görümcem Sibel geldi yanımıza fotoğraf çektirmeye. Ardından fotoğrafçı-şimdi de Gelin Hanımın kardeşleri buyursun dediğinde nerdeyse salonun yarısı boşaldı:)) Kardeşler, damatlar, yeğenler…
İşte bunları düşününce, neden Efe de bunları yaşamasın diyorum?Yok yanlış anlamayın, öyle beş çocuk falan değil, ama en azından bir kardeşi olsa fena olmaz diye düşünüyorum. İnsanın ne kadar yakın olurasa olsun arkadaşları, kardeşin yerini tutar mı? diyorum kendi kendime. Mesela benim oğlum Efe ‘yi hangi arkadaşım, teyzeleri ya da dayısı yada halası kadar sever ki…vardır böyle arkadaşlıklar mutlaka ama…İnsanın başına bir şey geldiğinde koşacak insanlar olduğunu bilmesi, anne babası hasta olduğunda kendisi gidemese gidecek başka bir kardeşinin olması,evlenirken bebeğini dünyaya getiriken mutluluğunu paylaşacak kardeşlerinin olması,ameliyattan çıktığında kendine geldiğinde üzerine eğilmiş bir sürü baş görmesi…insana güven veriyor kardeşlerinin olması.Yeğeni olanlar bilir, farklıdır yeğen sevgisi, arkadaşınızın çocuğunu sevmekten.Ne kadar sevsenizde arkadaşınızı, en mutlu anın da da sıkıntısında da siz aileden olmadığınızdan aranıza başka insanlar, kuzenler, akrabalar giriverir.Biliyorum birbirinden nefret eden, bir birinin kuyusunu kazan kardeşlerde var, arkadaşı için canını veren insanlarda.
Tek çocuk olmanın avantajları da çok,anne babanızın kıymetlisi olursunuz, tüm imkanlar sizin için seferber edilir,siz ane baba olduğunuz da dahi onlara her ihiyaç duyduğunuzda anne babanız koşar yanınıza, çünkü başka kardeş, torun yoktur onları paylaşacağınız. Araştırmalara göre tek çocuk olanların okul ve iş hayatında başarılı olma oranları daha yüksek-ki sebebi anne babanın çok ilgilenmesi ve sunulan olanaklardır-.Öyle denildiği gibi tek çocuğun paylaşmayı bilmeyen, bencil olacağını da düşünmüyorum.Bencillik, kaprisli olmak gibi sorunların tek kardeş olmaktan değil anne babanın yanlış tutumlarından kaynaklandığını düşünüyorum. Ben kendine güveni olmayan, hayatı ana babasına zindan eden, sorunlu, bencil insanlar tanıdım, bunların ne yazık ki tamamına yakını başka kardeşleri de olan, ama kendisiyle barışık olmayan insanlardı.
Çok kardeş olmak da, anlattım , zaman zaman çok keyifli ama hem anne-baba hem çocuklar için zor bir durum, hele ailenin imkanları kısıtlıysa…çocuklara marka kıyafetler giydirememek değil sorun olan.Bence bu durumdaki en önemli sorun, çocukların eğitimine yeteri kadar kaynak ayıramamak…ve onlara ihtiyaçları olan her anda el uzatamamak.İnsan bakabileceği kadar çocuk yapmalı yapmasına da, bakmaktan sadece maddi olanakları anlamamalı insanlar.Bir anne aynı anda kaç çocuğa ilgi ve şevkat gösterebilir.Yeni doğanla ilgilenirken büyük çocuğun ihmal edilmemesi mümkün mü?Kardeşini kucağına alan annesine sokulan büyük çocuğun-ki oda belki 4-5 yaşlarında-bu hareketini kardeşini kıskanmak olarak nitelemek doğru mu?Ben bir anne- babanın maddi imkanları nasıl olursa olsun, en fazla iki çocukla sağlıklı olarak ilgilenebileceğini düşünüyorum.Tek çocuk olmaaaaaaz mı?Olur.Ama galiba iki çocuk daha iyi olur:))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder