16 Mayıs 2010 Pazar

YAŞLANMA SÜRECİNDE ORTAYA ÇIKAN YAPISAL VE İŞLEVSEL DEĞİŞİKLİKLER:

YAŞLANMA SÜRECİNDE ORTAYA ÇIKAN YAPISAL VE İŞLEVSEL DEĞİŞİKLİKLER: Yaşlanmış bir vücudu rahatlıkla genç olanından ayırt

edebiliriz. Fakat bir organ için aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Şimdi de bir organın yaşlanmasını özelleştirebilecek işlevsel, biyokimyasal ve morfolojik değişikliklerden söz edelim. 1) Yapısal Değişiklikler: İnsan vücudu üzerinde patalog ve anatomistlerin uyguladıkları bilinen yöntemlerle, çıplak . gözle inceleme ve ışık mikroskobuyla, yaşlanma sürecinde söz konusu olan morfolojik değişmeler saptanmıştır. Çeşitli organlar içinde yaşlanmaya bağlanılan bazı değişiklikler tanımlanmıştır. Fakat bu değişikliklerin gerçek nedeninin yaşlanma mı yoksa Özgür bir hastalık mı olduğu (örneğin ateroskleroz] ya da fizyolojik koşulların bozulması (inaktivite ya da kötü beslenme) sonucu ortaya çıkan bir durum mu olduğunu saptamak henüz günümüzdeki tekniklerle olanaksızdır. Örneğin morfolojik değişimlerle ilgilenen geriyatristlerin pek hoşuna giden bir konuyu ele alalım; kalbin yaşlanması. Yaşh bir insan kalbi umulmadık derecede küçük olabileceği gibi, anormal derecede ağır da olabilir. Aşağıdaki değişikliklerin birçoğunun nedeni de yaşlılığa bağh olarak değerlendirilebilir; endokardiumun kalınlaşması, sertleşmenin artışı, kalp kapakçıklarının kalınlaşması ve kalsifikasyonu, miyokardiumdaki hücreler arası fibroz ve adipoz doku artışı, miyokardial dokunun bazı bölgelerinin büzülmesi, bazı bölgelerinin ise hipertrofisi, sino atrial nodülde fibrosis ve kas hücrelerinde lipofusin pigmentinin birikmesi sayılabilir. Tümüyle sağlıklı kişüerde, kalp ağırlığının yaşlanma ile bir artış göstermediği de saptanmıştır. Yukarıda saydığımız değişikliklerin tümü ya da bir bölümü (kas dokusunda lipofusin pigment birikimi dışında) yaşlılık dışı nedenlerden,örneğin, koroner damarlarındaki a rteroskle-roz, kalp damar sistemi bozuklukları, kalp romatizması ya da sigara içilmesinden kaynaklanıyor olabilir. Bu nedenle kesin bir genelleme yapmak olanaksızdır.

Yaşlanmakta olan beyin ve karaciğer dokuları içinde yukarıdaki yorumu destekler nitelikteki bulgular elde edilmiştir. Geçmişteki genel kanıya göre, organizma yaşının ilerlemesi üe birlikte, beyindeki sinir hücrelerinin artan biçimde azalmaları söz konusudur. Fakat bu konuda araştırmalar, beyindeki sinir hücreleri kaybının önemli ölçüde doğum ile ergenleşme aşaması arasında söz konusu olduğunu ortaya çıkarmıştır. Deney hayvanları üzerinde yapılan bir inceleme -de de erişkin dönemdeki yaşam süreci içersinde beyindeki DNAmikt arlarının değişmeden kaldığı saptanmıştır. İnsanda da erişkin hale geldikten sonraki yaşam süreci içerisinde beyindeki sinir hücrelerinin belirli bir miktar azalma gösterdiği saptanmıştır. Fakat bu azalma miktar olarak değişkendir ve yalnız beynin sınırlı bölgelerinde görülür. Yaşlanma ile bir bağlantı kurmak oldukça güçtür.

Herhangi bir karaciğer hastalığı geçirmemiş bir kişinin karaciğeri de çıplak gözle incelendiğinde, herhangi bir değişikliğe uğramamış olarak gözükür. Yapılan ışık mikroskobu incelemelerinde ise bazı hücresel değişiklikler olduğu görülebilir.
Fakat bu değişiklikler için de bir genelleme yapmak olanaksızdır, çünkü birçok yaşlı karaciğerin histolojik açıdan da tümüyle normal ve eksiksiz işlev gördüğü saptanmıştır. Bağırsak, testis ya da akciğerler gibi diğer organlar üzerinde yapılan incelemelerin sonucu kalp, beyin ve karaciğer için varılan sonuçlar da aynıdır. Organizmanın yaşlanma süreci içerisinde dokularda bazı değişmeler olabilir, fakat bu değişmelerden sorumlu süreç yaşlanma olmaz. 2} Fonksiyonel Değişiklikler: Genellikle vücudun yaşlanması ile birlikte işlevlerde etkinlik yönünden azalmalar olduğu düşünülür. Klinik geriyatri üzerinde yazılmış kitaplarda, genellikle birbirlerine zıt işlevler olmalarına karşın kas gücünde, dokunma duyusunda, karanlığa uyumda, kalbin pompalama gücünde, mide asidi salgılanmasında, akciğer vital kapasitesinde, böbrek glomerü-

ler filtrasyon oranında, periferik sinirlerdeki iletim hızında ve tiroit hormonları salgılanmasında yaşlanma ile birlikte azalmalar olduğu yazılır. Fakat bu değerlendirmelerin, genel doğrular olarak benimsenebilmeleri için üç temel noktanın sağlıklı biçimde yerlerine oturtulmaları gerekmektedir. Birinci önemli nokta; pek az sayıda belki de şimdiye kadar hiç kimse üzerinde, günümüz olanaklarından yararlanılarak, erişkin hale gelme_şiyje yaşlılık dönemi arasında sözü edinilen işlevlerde bir gerileme olup olmadığı saptanamamıştır. İkinci önemli nokta; bu işlevsel etkinliklerin düzeyleri ve azalma dereceleri üzerinde uluslararası ölçütlere henüz ulaşılamamış olmasıdır. Üçüncü önemli nokta ise; söz konusu işlevlerde oluşan etkinlik azalmalarının yalnız kişinin yaşlanması sonucu ortaya çıktığını, herhangi bir hastalıkla, çevresel koşullarla, kötü Değişikliklerin türleri ve yerleri

fiziksel değişikliklerin etkileri

1) Vücut dokuları iskelet sistemi

Mineral tuzlar, özellikle kalsiyum, kemiklerden dokulara ve dolaşım sistemine geçerler.

Hücre bölünmesi ve doku onarımı, hücre gelişmesi kapasitesi geriler.

2) Dişler

Çekilen dişler yenilenmez.

Dişler dökülebilir.

3) Duyma

Duyma tek ya da her iki kulakta yavaş yavaş azalır.

4) Dolaşım

Kan damarları daralır ve kanın akışını yavaşlatır.

Isı ve çeşitli etkinliklere uyum sağlama hızı azalır, uç noktalarda, özellikle bacaklarda dolaşım daha da yavaşlar.

5) Sinir sistemi

Duyu algılaması ve motor gücü azalır.

6) Görme

Göz merceğinde ve gözdeki kan damarlarında değişiklikler oluşabilir.

7) Deri

Diğer organların yaşlanması deriyi etkiler. Do-laşun değişiklikleri kan miktarını azaltır ve duyu ve motor uyarıların taşınmasını yavaşlatır.

Bezlerin etkinliklerinin azalması ve diğer yaşlanma öğeleri saçın rengini, yapısını ve miktarını değiştirebilir.

8} Uyku

Uyku düzeni değişir. Etkinliğin azalması uzun

süreli uyku gereksinmesini ortadan kaldırır,

ancak genellikle gündüz uyumaya gerek

duyulur.

9) Beslenme

Etkinliğin azalmasıyla daha az besine gerek duyulur.

Tad alma duyusu daha az duyarlı hale gelir.

10) Cinsel Yaşam

Kadınlarda adet kanaması durur ve menapoz başlar.

Erkeklerde cinsel etkinlik azalır.

Kemikler zayıflar ve kolayca kırılabilirler.

Kan damarları esnekliğini kaybeder. Kalp iç organlara yeterli kanı sağlamak için daha çok

çalışmalıdır.

Ufak bir çürükte dişetleri bozulur ve dişler iltihaplanır.

Diyet alışkanlıkları değişebilir. Yüzün görünümünde de değişiklikler oluşabilir.

Kişi bu eksikliğin farkına varmayıp ya da ön em s e meyi p, söylenenleri sık sık yanlış anlayabilir. Grup etkinliklerinden uzaklaşarak fendini yalnız hissedebilir. Pıhtılar oluşabilir.

Eğer varis damarları varsa çatlayıp ülser oluşturabilirler. Kısmi ya da genel felç oluşabilir.

Kişi soğuğa karşı duyarlıdır ve vücut ısısı genellikle düşüktür.

Dış uyarılara karşı duygusal ve motor uyarılar ve karşıt tepkiler geriler. Kişi tehlikelere daha yavaş tepki gösterir.

Görme değişiklikleri, herhangi bir etkinlik sırasında oluşursa kişi duygusal tepki gösterebilir. Zayıf görme nedeniyle daha kolay kaza olabilir. Kişi puslu ya da kısıtlı görebilir. Glokoni ya da katarakt oluşabilir. Uç noktalar, özellikle ayaklar şişebilir, yanma üşüme hissedilebilir. Deri kolayca çürüyebilir ve özellikle ayaklar ve bacaklar kolayca iltihaplanabilir. Deri kuruyup buruşabilir.

Saçlar beyazlanabilir, kuruyabilir, incelebüir.

Boş zamanların artması daha sık dinlenme ve uykuya yol açar. Geceleri uyuma süresi kısalır.

İştah azalabilir ve yiyeceğe karşı ilgisizlik oluşabilir.

Genel menapoz belirtileri sıcak basması, terleme ve sıkıntıdır.

Kadınlarda da, erkeklerde de telaşlı ve üzüntülü dönemler görülebilir ve yaşam ümitlerini

yitirebilirler.

Alınması gereken önlemler

Belirli aralıklarla sağlık kontrolünden geçmek.

Fiziksel darbelerden korunmak. Geniş, orta yükseklikte topuğu olan, sağlam ayakkabılar giymek gerekiyorsa bilek desteği kullanmak.

Merdivenleri iyi aydınlatmak, tamir ettirmek, ortalıkta fazlalık bırakmamak, trabzanların bulunmasına dikkat etmek.

Düzenli diş bakımı yaptırmak. Ağzı teiniz ve mikropları barındırmayacak biçimde tutmak. Dengeli beslenme diyeti uygulamak.

Bu eksikliği kabullenme ve düzeltme için yardım kabul etmek. Gerekli tıbbi yardım sağlamak. Gerekiyorsa işitme cihazını (kulaklığı) kullanmayı öğrenmek.

Dolaşımı kolaylaştırmak için olabildiğince aktif olmak. Ülser ya da derideki açık yaralar için tıbbi yardım.sağlamak.

Kasların gevşemesi ve dolaşımın kolaylaşması için salıncaklı sandalye gibi yardımcılar kullanmak. Dinlenmek için uzanıldığuıda ayakları kalp hizasına kadar yükseltmek. Kalp damar sistemi üzerine bir sağlık kontrolünden geçmek

Ağıza uygun protez yaptırmak.

Ağız içi ve protez temizliğine dikkat etmek.

Aileyi, arkadaşları ve diğerlerine duyma güçlüğü çeken kişiyle yüzyüze ve tek tek konuşmaları gerektiğini hatırlatmak.

Deriyi kuru tutmak. Gerekli biyokimyasal ve hemotolojik analizleri belirli zamanlarda yenilemek.

Sıcak ve soğuğa karşı önlem almak. Ağrıyı bir tehlike belirtisi olarak kabul etmek.

Bellek kaybının etkisini gidermek için yazarak not almak.

Yakından çalışma ya da okuma için bol ışık sağlamak.

Gözleri sık sık dinlendirmek.

Ayakları temiz ve kuru tutmak, dinlenirken yükseltmek.

Deride bir kızarıklığı ya da yarayı doktora bildirmek.

Vücut ısısı kaybını giyinerek önlemek. Evi ve yerleri yeterince sıcak lutmak.

Kaza olasılığı yaratacak şeylere karşı gereken önlemleri almak. Gerektiğinde tıbbi yardım almak. Düzenli göz kontrolleri yaptırmak. Ortalıkta kazaya yol açabilecek eşya bırakmamak.

Saçları temiz tutmak ve günde en az bir kere fırçalamak.

Saçları fırçalamak, kafatası derisinde dolaşımı hızlandırır.

Sabunu az kullanmak.

Hareketsizliği kesinlikle engellemek. Çok fazla yorulmadan, sürekli birşeylerle uğraşmak.

Boy ve yaşa göre gereken ortalama ağırlığı ya da biraz altını korumak.

Dengeli beslenme uygulamak.

Daha sık aralıklarla daha az yemek yemek.

Sindirim zorluğuna yol açan yiyecekleri yememek.

Yaşam döngüsünün bu dönemini anlamaya, tanımaya çalışmak. Tıbbi kontrolden geçmek.

İlginç etkinlikle planlayarak, sürekli birşeylerle uğraşmak.
Organizmada oluşan yapısal ya da işlevsel değişikliklerin gerçek nedeni yaşlılık olabileceği gibi, çeşitli hastalıklar da olabileceği gerçeği daima akılda tutularak ve bu konuda bir genelleme yapılmaması gereği göz ardı edilmeden bazı yaşlı kişilerde görülebilecek değişiklikler genel olarak şu biçimde sınıflandırılabilir: Kemiklerde: Atrofi osteoporoşis, kalsiyum metabolizması bozukluğu sonucu ortaya çıkan sorunlar, omurgada eğilme, boy kısalması. Kaslarda: Esneklik kaybına bağlı olarak gevşeme ve kasılma işlevlerinin gerilemesi, kas gücü azalması sonucunda çabuk yorulma, fiziksel iş gücü kaybı ve yürümede güçlük. Kardiovasküler sistemde: Parenkimal doku kaybı, özellikle kalp damar sistemindeki aterosklerotik değişmelerin kalbin beslenmesini bozması, kalbin kan pompalama gücünün azalması, kapakçıklarda sertleşme ve kalsiyum birikmesi, sistolik ve diyastolik basıncın yükselmesi. Solunum sisteminde: Akciğer kapasitesinin düşmesine neden olan fibröz değişmeler ve anfizem oluşumu, vîtal kapasitesinin azalması.” Gastro-intestinal sistemde: Mukozada atrofi, kas katlarında zayıflama, tonusun azalması. Tükürük salgısının azalması, ağız kuruluğu, dilde atrofi, tat doyuşunda azalma, dudak ve oral mukozada ödem, ağız kenarında kuruluk ve çatlaklar, mide asit salgısında azalma.

Ürogenital sistemde: Bağdokusu artışı ile böbreklerin işlev yetersizliği, glomerüler filtrasyon oranında azalma, idrar torbasında atrofi, sistit ve prostat hipertrofisi.

Deride: Pigmentasyon artışı, su içeriğinin azalması, ter bezlerinin dejenerasyonu. Epidermis tabakasının incelmesi, saydamlaşması, elastik liflerin azalması ve su kaybı. Endokrin bezlerde: İç salgı bezlerinde gerileme görülür. İdrarda 17-ketosteroid çıkışı azalır. Tiroit hormon salgısı geriler. Bazal metabolizma: Tam dinlenme durumunda, yalnız iç organların temel yaşam etkinliklerini sürdürmek için harcadıkları enerji olarak tanımlanan bazal metabolizma, zamanla azalma gösterir. Bu durum vücuttaki enerji üreten reaksiyonların yavaşladığına kanıttır. Başta tiroit bezi olmak üzere, bazal metabolizma üzerinde etkili olan iç salgı bezlerinin de bu değişime katkısı büyüktür. Solunum ve dolaşım sistemlerindeki yetersizlikler, biyolojik oksidasyonlar için gerekli 02′nin sağlanamaması da bazal metabolizmanın azalmasında rol oynayan etkenlerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder