19 Nisan 2010 Pazartesi

DUYGULAR

Duygular, insanların yaşadıkları dünyaya tepki gösterme ve hu dünyayı yorumlama biçimlerini etkiler. Temel duygular; kaygı, korku, öfke, mutluluk ve üzüntüdür. Duygular, sinir sistemindeki süreçler, vücutta oluşan değişiklikler ve zihinsel etkinlikler sonucu harekete geçer. Kimileri duygularını dışarıya belli ederken, kimileri de belli etmez.Korku ve kaygı, vücudumuzun bir şeylerin yolunda olmadığını ve bu duyguların yatıştırılması için bir eylem gerektiğini gösterme biçimidir. Genellikle bir kişinin korku duymasına neden olan şey belirlenebilir; ancak kaygı yalnızca belirsiz bir huzursuzluk biçiminde hissedilebilir. Bu iki duygu da akılcı ya da akıldışı olabilir ve gerçek bir tehlikenin olmadığı bir durumda psikolojik ve fiziksel gerilime yol açabilir.içsel ya da dışsal bir nedenin yol açabileceği öfke, hafif bir sinirlenmeden, çok şiddetli bir kızgınlığa kadar çeşitli biçimlerde kendini gösterebilir ve psikolojik ya da biyolojik değişikliklerle birlikte görülebilir. Epinefrin (adrenalin) ve norepinefrin (noradrenalin) hormonlarının düzeyine göre de kalp atış hızı artar, kan basıncı yükselir.Üzüntü, acı ve genellikle de öfke ve korku gibi diğer duyguları da içerir. Yaşamda bir kaybın harekete geçirdiği bu duygular, nedene bağlı olarak uzun sürebilir. Mutluluk ise, sevgiyle birlikte, birçok nedenle ortaya çıkabilen karmaşık bir duygudur. Sevinç, üzüntü, kaygı gibi, karmaşık birçok duygunun altında yatan nedenler henüz bilinmemektedir.Duygu durumu, mutluluk ya da depresyon gibi, süren bir duygusal durumu ifade eder. Duygu durumu bozuklukları, üzüntü ya da sevinç duygularının, normal kabul edilen düzeyin dışında yaşanmasıyla beliren bir psikolojik hastalık grubudur ve depresyon ya da abartılı neşe (mani) ile kendini gösterir.
KEDERKeder, olası ya da gerçek bir kayıp nedeniyle hissedilen büyük üzüntü olarak tanımlanan bir duygudur. Üzüntü; sevilen biri, iş, mal mülk, ev, vücudun bir kısmının ya da bazı işlevlerinin kaybı gibi birçok nedenle duyulabilir. Her insan, acıyı farklı hisseder ve çoğu deneyimle kazanılan tepkiler gösterir.Kayıplar karşısında ilk tepki, genellikle şok duygusudur. Bazen, sevilen kişi uzun süren bir hastalık sonucu öldüyse, kişinin kendisini bu kayba hazırlamak için zamanı olduğundan, şok duygusu daha hafif olabilir.Duyguların ağlayarak dışavurumu, üzüntünün sağlıklı bir ifadesidir ve gerginliğin azalmasında yararı vardır. Üzüntüye, depresyon, yalnızlık ve yalıtılmışlık duygusu da eşlik edebilir. Bu, özellikle, kişinin hayat arkadaşını kaybettiği durumlarda görülür. Ölüm gibi bir çok acı veren kayıp karşısında fiziksel tepkiler de görülebilir. Bunlar, iştahsızlık, aşırı yeme, uykusuzluk ve cinsel bozukluklar biçiminde ortaya çıkabilir. Arkasından da panik duygusu gelebilir. Bu durumda, hem bağımlılık gelişebileceğinden, hem de gerekli olan acı çekme sürecini engelleyeceğinden, ilaç ya da alkol kullanmaktan kaçınmak gerekir.Kayıpların neden olduğu üzüntüye yaygın olarak gösterilen bir başka tepki de gerçek ya da hayal edilmiş suçluluk duygusudur. “Eğer” duygusu, yalnızca düşünülebilir ya da açıklanabilir. Üzüntü gibi, dışavurulması gereken bir başka yaygın tepki de öfkedir. Böyle durumlarda bazı kişiler, normal yaşamlarına dönmekte zorluk çekebilir. Ancak çoğu zaman, kişiler kendilerini gerçekliğe ve kayıplarına alıştırdıkları sürece, giderek umutlarını yeniden kazanacak ve iyileşmeye başlayacaklardır.Çocuklar, acıyı yetişkinlerden daha farklı yaşarlar. Kayıp duygusunu çok şiddetli hissedebilmelerine karşın, bunu genellikle yetişkinlere göre daha dolaylı yollarla gösterirler ve bu duygudan daha çabuk uzaklaşıp yeniden hissedebilirler, bazen de aldırmazmış gibi görünebilirler.Çok küçük çocuklar, ölümün geri dönülmez bir şey olduğunu anlayamazlar. 6-7 yaşlarındaki çocuklar da bunu anlayamaz ve kendi durumlarıyla ilgilenip birçok soru sorabilirler.Ancak 10 yaşına geldiklerinde, ölümün ne olduğunu anlayabilirler. Doğruya ve yanlışa ilişkin duyguları sarsılabilir ve dinsel açıklamalara yönelebilirler. Bu tür durumlarda, çocuklara dikkat gösterilmeli ve destek verilmelidir zira bir şey hissetmiyor gibi görünmeleri, acı çekmedikleri anlamına gelmez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder